22 Ocak 2018 Pazartesi

Botticelli'den Venüs'ün Doğuşu | Eser İncelemesi



     Botticelli bu tabloda mitolojik bir konu işler. Hesiodos’un Theogonia adlı eserinde bahsettiği üzere, Uranos’un Kronos tarafından kesilen erkeklik organlarının denize düşmesi ile Venüs’ün doğduğunu ve Kıbrıs’tan karaya çıktığı rivayet edilir. Yani Botticelli’nin tasvirindeki gibi, dalgaların köpüğünden doğan Güzellik ve Aşk Tanrıçası Venüs;  doğurganlığı simgeleyen midye kabuğunun içinde, rüzgar tanrıları tarafından ayakta olarak kıyıya çıkmıştır. Kıyıda kendisini kırmızı bir örtüyle sarıp sarmalamayı bekleyen baharın tanrıçası Flora beklemektedir. Soldaki iki rüzgar tanrısının kuvvetiyle uçuşan saçlar, dalgalanan kumaşlar resme hareketli bir hava katar.

      Resmin yapıldığı dönemi incelersek eğer, alışılagelmiş motiflerin ve temaların dışına çıkılmadığı sadece Hıristiyanlıkla ilgili dinsel konular işlenen bir dönemden söz ediyoruz. Fakat Rönesans’ın doğuşuyla birlikte 15. yüzyılın ortalarından itibaren Antik Çağ’ın sahip olduğu hümanizm anlayışı benimsenmeye başlanmış ve o dönemin koşulları içinde Antik Çağ yeniden anlaşılmaya, üretilmeye çalışılmıştır. Yüzyılın ikinci yarısında artık Hıristiyan konularının yanı sıra Yunan efsaneleri, tanrı-tanrıçaları ve kahramanları da sanata konu olmaya başladı. Botticelli’nin eserinde gerçek insan boyutunda, erotik ve zarif doğallık içindeki bu ilk anıtsal çıplak kadın, klasik dönem sonrası sanatına hakim olacaktır. Köpüklerin içinden çıkıp karaya vuran bu güzel kadın, aslında Rönesans’ın da en büyük hayalini simgelemektedir: ‘insan’ın, Antik Çağ’ın küllerinden yeniden doğuşu.  


      Bugün Floransa’da Uffizi Galeri’de bulunan bu eser, tuval üzerine yağlıboya tekniğinde olup, 172x278 cm boyutlarındadır. 

Sanatla,
Muhabbetle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder